İkiz bebek beklediğimizi öğrendikten sonra yaşadığım duygu selini kelimelere dökmek hiç kolay değil. İçimde büyüttüğüm iki can, iki minik kalp, sene bitmeden ailemize iki yeni kişi katılacak olması beni müthiş heyecanlandırıyordu. Çevremdeki herkes ama özellikle hamileliğinin son dönemlerini yaşayan ablam Alev bana hamileliğin tadını çıkartmamı söylüyordu sürekli olarak. Ben de öyle yapıyordum aslında ama zaman zaman içimi kaplayan endişeler uykusuz geceler geçirmeme sebep oluyordu.
İkinci ay çok rahattım, herkesin yaşadığı bulantı gibi sorunlarım henüz yoktu. Çalışmaya devam ediyordum ama artık şantiyelerde zıplayıp hoplayamayacağım için daha çok proje işleri yani bilgisayar başında yapabileceğim işler alıyordum. Bir taraftan en önemli uğraşlarımdan birisi de büyüyecek ailemiz için uygun bir ev bulmaktı. Hergün internetten bulduğum ve elemeler yaptığım evleri not alıp vakit buldukça geziyor, emlakçılara haber bırakıyordum. İzmir’de herkes gibi deniz gören veya denize yakın bir evde oturabilmek hayali içindeydim ama ev ve kira rakamlarını gördükçe önceliklerim değişti. Önemli olan bebeklerimizle rahat edebileceğimiz ferah, ışık alan ve içimize sinen bir ev olmasıydı. Önemli başka kriterler de vardı tabii, alt katlarda oturmayı sevmediğimden asansörlü bir ev bakıyorduk ama asansörlerin çoğuna bebek arabası sığmıyordu bile, bizde iki tane olacaktı! Bir de apartman girişinin çok basamaklı olmaması gerekiyordu, ben iki bebekle nasıl eve girip çıkacaktım. Bunun gibi uzayan bir liste, yeni bir ev, burnumun dibinde başka apartman istemem, en üst kat isterim, vs vs...
Ama asıl heyecan kapıdaydı. Şubat ayında teyze olacaktım ve yeğenimi öpüp koklamak için sabırsızlanıyordum. Can’ın da izin almasıyla Ankara’ya ailelerimizin yanına gittik. Böylece bebeklerimiz ilk uçak yolculuklarını da yapmış oldular. Henüz karnım çok belli olmuyordu ama ben ilk bulantılarımı Şubat ayında yaşamaya başlamıştım. Özellikle kahvaltı yaptıktan sonra kendimi çok kötü hissediyordum. Bunun haricinde dayanamadığım kokular vardı, tereyağı ve kavrulan et kokusu gibi. Canımın özellikle çektiği hiç bir yiyecek olmadı hamileliğim boyunca, aşermek bana bir efsane veya nazlanma gibi geliyor hala bu yüzden.
24 Şubat günü ablam son doktor kontrolüne gidecekti. Tunalı’da arkadaşlarımla buluşup alışveriş ve sohbetten sonra eniştemi aradım, nasıl geçti muayene demek için. Bana “Bu gece 22:00 de alacaklar!” dedi. Ablamın doktoru sezaryene karar vermişti ve ben hep normal doğum olacak diye beklediğimden Tunalı’nın orta yerinde elimde telefon donup kalmıştım. Kalbim hızla çarparak eve kadar yürüyüvermişim taksiye bineceğimi bile unutup. Annem ve babam evde heyecan içindeydi, aceleyle yemek yedik ve hazırlandık. Ablamlardan önce hastaneye varmıştık bile. Ablamı odaya aldılar ve epidural anestesi için bizi dışarı çıkarttılar. O kadar çok endişeleniyordum ki... Sonuçta bu ciddi bir ameliyattı ve o benim en sevdiğimdi. Kendi doğumum da çok yüksek ihtimalle sezaryan olacağından her detayı dikkatle izliyordum bu arada.
Saat 21:50 gibi ablamı ameliyathaneye götürdüler ve stresli bekleyişimiz başladı. Herkes birbirini rahatlatmaya çalışıyordu ama tedirginlik gözlerimizden okunuyordu. Yaklaşık yarım saat sonra yeğenimi odaya getirdiler. İşte orada, benim için dünyanın en güzel bebeği gözleri açık dünyaya merhaba diyordu. Ben de ona fısıldadım: “Hoşgeldin bebeğim, seni çok bekledik”.
Gün'üm - Fotoğraf: Işık Örsel İmir
Bu arada ablamın da odaya gelmesiyle tüm ailemiz gözyaşlarına boğuldu. Canım ablam artık bir anneydi. Bebeğini kucağına aldığı anı hiç unutamam. Hafifçe karnımı okşadığımı hatırlıyorum, kendi bebeklerimi hissedebilmek için.
Fotoğraf : Aytül Keskin
Bir kaç gün daha Ankara’da kaldık ve artık İzmir’e dönmek zorundaydık. Yeğenimi uzun süre göremeyecek olmak içimi parçalasa da iyi olduklarını bildiğim için kendimi teselli ediyordum. Döndükten sonra 7 Mart’taki doktor kontrolümüzde doktorum bize bebeklerimizden birinin kız olduğunu söyledi. Çok sevinmiştik çünkü eşim de ben de kız çocuk çok istiyorduk. Her zaman iki çocuk hayal etmiştik, bir kız bir erkek ama hiç ikisinin aynı anda olacağı aklımıza gelmemişti. 4 Nisan kontrolümüzde de diğerinin erkek olduğun söylediğinde havalara uçtuk mutluluktan.
Sevinçli bir haber de nihayet ailemiz için yeni bir ev bulmuş olmamızdı. Tam istediğim gibi 8. katta, köşe bir daire, geniş bir manzaraya sahip, önünde apartman yok, iki asansörlü, ışık alan (hatta fazlasıyla), yeni ve pek çok detayı düşünülmüş bir ev. 8 Nisan’da satın aldığımız evimize 11 Nisan’da taşındık. Annem bize yardıma geldi, o olmasaydı altından kalkamazdım, sonra babam da geldi bizi ziyarete o hafta. Yanımda olmaları benim için çok önemliydi. Evimize yerleştik, bir tek bebek odamız bomboş kaldı. Henüz fazla alışveriş yapmamıştım ama riskli 3 ayı da atlatmış sayılırdım. Bundan sonraki vaktimi evime, bebeklerim için hazırlıklara ve kendime ayırmaya karar verdim.
Yeni evimiz ve en sevdiğim mekanı mutfağımız
Bu arada zaman o kadar yavaş geçiyordu ki benim için, bebeklerimi kucağıma almak için çok sabırsızlanıyordum. Bir yandan da tekrar hamilelik yaşayamam diye her anın keyfini çıkartmaya çalışıyordum. Hareketlerini henüz hissedemediğime bozulup sürekli elim karnımda geziyordum.
İlk üç ay sorunsuz ve hareketli geçmişti benim için. 1-2 kilo almıştım, hatta bir ara kilo vermiştim. Herşey yolundaydı ve beklemedeydik.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder