Tuna ve Nil'in büyümelerini izlerken pek çok karmaşık duygu yaşıyorum. Sevinç, heyecan, endişe, merak, hüzün ve en çok da mutluluk. Aynı anda doğan, aynı anne baba ile aynı evde aynı imkanlarla büyüyen iki yaratığın nasıl da birbirinden apayrı iki karakter geliştirdiğine her gün şaşırıyorum.
işte mucize bu |
Tuna komik, karizmasına düşkün, her işini kendisi yapan, yerinde duramayan bir serseri mayın.
Nil dans etmeyi seviyor, prenses gibi elbiseler giymek istiyor. Okula giderken asla pantolon giymek istemiyor ve "bu prenses olmadı" diye itiraz ediyor.
hadi anneee, okula geç kaldık! |
Tuna da kıyafetlerine düşkün, içine tshirt giydiği gömleğinin önü açık kalsın istiyor. Ayna karşısına geçip tıraş oluyor gibi yapıyor, saçlarını tarıyor ve sonra da "baba gibi oldum" diyor. Bir de kızlara göz kırpmayı öğretmiş babası, gülmekten ölürsünüz.
Nil pilav ve makarna'ya bayılırken Tuna salata ve yoğurt yemeyi çok seviyor.
Nil bir konuya konsantre olup uzun süre ilgilenebilirken Tuna bir saniye yerinde duramıyor.
Tuna tam bir temizlik delisi,
Anneeee, bahçede yapraklar var, süpürmem lazım |
Nil tam bir pozcu, tiyatrocu.
Pozcu Nil |
İkisi de sıcakkanlı, insan ilişkilerinin iyi olduğunu düşünüyorum ve tabii ikisi de oldukça inatçı. Kime çektilerse artık? :)
Bu kadar nottan sonra aklıma gelen komik bir durumu anlatmadan geçmeyeyim. Bu, kadın-erkek farkını çok net ortaya koyuyor bence. Bir alışveriş merkezinde büyük bir trene bindik, içeride bir iki tur atıyor, büyükler de binebiliyor. Tren hareket etti, mağazaların önünden geçmeye başladı. Nil büyük bir heyecan ve merakla ışıl ışık vitrinlere bakarken Tuna pencereden sarkmış trenin tekerleklerini inceliyordu! :) Bence şahane!
Bugün konudan konuya atlamak istiyorum, fazla planlamadan yazmak geldi içimden.
Tuna ve Nil kreşe başlayalı tam 1 ay geçti. Bu adaptasyon sürecinde bir iki gün "anne gitmeeee!" diye sızlanmaları haricinde çok uyumlu ve akıllı davrandıklarını düşünüyorum. Kendime pay çıkartmadan duramayacağım, ben de çok kararlı davrandım ve duygusallığı bir kenara bırakıp çocuklarım için iyi bir şey yaptığıma ikna oldum. Evet itiraf ediyorum, bir gün çok ağladılar ikisi birden ve onlar sınıfa gidince ben de salya sümük ağladım, çıktım sahilde yürüdüm. Kendimi çok kötü hissettim. Sonra tekrar mantıklı düşünmeye başladım, artık onlar bağımsız, benden bağımsız, birer insan olarak hayata ilk adımlarını attılar ve ben bunun için çok mutluyum. Onları deli gibi özlüyorum, işten öğlen dönüyorum eve ve akşamüzeri onları okuldan alacağım saati iple çekiyorum. Nasıl da dolduruyorlar evi, nasıl tatlılar...
Eylül'de önemli bir kutlamaya katıldık. 8 senelik "İzmirli" olarak 9 Eylül kutlamalarında Türk Yıldızlarını ve Solo Türk gösterisini izledik kalbimiz güm güm atarak. Ama aynı gün kalbimizin yerinden fırlamasına sebep olan bir olay yaşadık, o kalabalığın içinde Nil birden süratle koşarak gözümüzden kayboldu, hem de gözümüzün önünde. Neyse ki gittiği yönden geri koşmayı akıl etti, biz de aklımızı yitirmeden bu olayı ucuz atlatmış olduk. Bir daha bu kadar kalabalığa girersek ikisini de koluma kelepçelemeyi düşünüyorum galiba.
9 Eylül 2012 * İzmir Gündoğdu Meydanı |
Didim - karşısı Akbük ve Kazıklıkoy |
Havuz gibi |
Şimdilik bana müsaade, bu yazı daha da karmaşık olmadan sessizce uzaklaşıyorum.
bir ikiz eşi ve ikiz erkek kardeşleri olan biri olarak söylediklerine katılıyorum(karakterler olarak)Büyüdükçe daha bir ayrı ayrı olacaklar.ama kalpler aynı.sağlıklı,neşeli kreş günleri olsun.
YanıtlaSilçok teşekkür ederim :) birbirlerini çok seviyorlar, en önemlisi de bu
Silinsan bu kadar farklı olabileceklerine şaşırıyor gerçekten, ikiz olmasalar da bizm evde de var iki farklı :)
YanıtlaSil:D çok güzel onların büyümesini izlemek
Silbenim ikizlerimin ikisi de kız olmasına rağmen bambaşkalar bu arada ikiz annesi için her zaman hayat güzeldir,sevgiler
YanıtlaSildefnevderin.blogspot.com
İki kız da çok eğlenceli olmalı herhalde. Uzun, sağlıklı ömürleri olsun.
SilMaşallah çok tatlılar, tüm okul hayatları güzel geçsin inşallah:)
YanıtlaSilçok teşekkür ederim :) sevgiler
Sil