6 Ocak 2012 Cuma

2012'ye Merhaba - Tuna ve Nil 28 Aylık

Takvimlerdeki rakamlar bu kadar süratle değişip gidiyorken bir sene daha bitti ve yenisi başladı demenin  pek anlamı yok aslında.  Bir gecede hiç bir şey değişmedi elbette hayatımızda.  Zaten öyle çok büyük dilekler falan da dilemedim yeni bir yıldan, ya da gereğinden fazlasını istemedim belki de.  Şu anda sahip olduklarımdan fazlasını istemek şımarıklık olurdu ancak.

İmir futbol takımı Kordon Sefasında :P
Bu kadar dramatik bir girişten sonra benim iki küçük maymunumun maceralarına geçebilirim artık.  Tuna ve Nil artık karakterlerini ortaya koyan ve varlıklarını iyice hissettiren 28 ayı devirmiş iki küçük canavara dönüştü gözlerimin önünde.  Çeneler iyice düştü, artık her istediklerini dile getirebiliyorlar ve bu halleriyle bana inanılmaz keyif veriyorlar.  Aynı zamanda yerinde duramayan çok hareketli çocuklar olduklarından ebeveynlerinin yani bizim sabır sınırlarımız üzerinde bol bol deneme yapıyorlar.  Bizim yaşadığımız sanırım şu 2 yaş sendromu (terrible 2) dediklerinin karesi.  Buna "terrible 2 x 2" da diyebiliriz. 

Çay demlemek ciddiyet ister
Tuna gerçek anlamda ele avuca sığmaz bir afacan bu aralar.  Yüzünden akan muzurluk ifadesi görmeye değer.  Özellikle "yapma" denilen şeyleri yapmaktaki ısrarı ve bazı takıntıları muhteşem.  Etrafa su dökmek, sandalyeleri istediği yere çekip üzerine tırmanmak ve kapıları açıp kapatmak en büyük hobileri beyimizin.

Boyum her yere yetiyor pozu

Nil tam bir numaracı küçük cadı.  Ayna karşısında mimik çalışan bir kızımız var.  Ağlarken, gülerken, konuşurken nasıl göründüğünü izliyor ayna bulamazsa camdaki yansımasından.  Bu aralar bazı bulduğu objelere aşırı bağlanma hali var onda da.  Mesela tüp şeklindeki bir el kremi var, onu gece gündüz yanında taşıyor ve o krem tüpüyle uyuyor.  Ah bir de bileziklerimiz var, kokoşluğun doruğunda ve tabii onlar da yatarken kolunda.   Çok tatlı konuşuyor bıcır bıcır.  Dün "Çıkma oraya düşersin" dedim, geldi bana yüzümü okşayarak "Merak etme annem, düşmem" dedi. 

Küçük prenses Nil

O gözler, ah o gözler!

Kış ayları bizim için en az yaz kadar hareketli oldu bu sene.  Misafirlerimiz de oldu bol bol.  Annem ve babam geldi bir iki hafta önce.  Çok güzel zaman geçirdik birlikte her zamanki gibi.

Anneanne ve Dede - Artık taşınmıyorlar kucakta, çok komik duruyor

Dede'yle patatesini paylaşır benim oğlum
Yılbaşını beraber geçirmek için de ablam, eniştem ve yeğenim Gün geldiler.  Bizimkiler kuzenleriyle çok güzel oynadılar bu defa.  Zaten aynı yaştalar, üçüz gibi oldular.  Keşke daha çok birlikte olabilseler. 

Nil - Gün - Tuna Trio :)

Neyse ki bu defa çok fazla ara vermiyoruz.  İki hafta sonra Ankara'dayız hem de 15 gün kalmak için gidiyoruz.  Tüm sevdiklerimi, özlediklerimi görebileceğim için mutluyum.  Tuna ve Nil de sabırsızlıkla uçak yolculuğumuzu bekliyorlar, anlarıyorum onlara uçağa bineceğimizi, seviniyorlar.  İki kere bindiler daha önce ama hatırladıklarını sanmıyorum.

Üniversitede dersler bugün bitti.  Sınavlar ve jüriler başlıyor haftaya.  Sonra ver elini Ankara...

Bir sonraki yazım da büyük ihtimalle Ankara anılarımızla dolu olacak.

Herkese çok keyifli bir sene diliyorum.

Tuna'nın deneysel çalışmalarından örnek

6 yorum:

  1. Görsellerin güzelliğine bayıldım.. Ankara tatilinizde çok çok güzel olur inşallah.. Tuna ve Nil'i öperim..

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkür ederim :)) Sevgiler

    YanıtlaSil
  3. biraz karlı ayazlı da olsa ankara güzeldir :))) ne güzel büyüyorlar tatlı hatıralar bırakarak, maşallah :))

    YanıtlaSil
  4. :) Ankara bir tanemdir benim. Çok teşekkürler güzel yorumun için.

    YanıtlaSil
  5. çay takımı, çadır, mamut sandalyeler.... cocuklu evlerde hayat hep aynı... :)))

    fotolarınız cok güzel...ikizlere maşallah

    blogger anneler birbirini izliyor, ben seni izlemeye aldım, bende seni bloguma beklerim--> tamzamanlianne.blogspot.com

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Derya,

      Çok memnun oldum, blogunu ziyaret edip takibe alırım mutlaka. Çok teşekkür ederim :))

      Sil