28 Temmuz 2010 Çarşamba

Hamilelik – Son 3 Ay ve Doğum Hikayemiz

Hamilelik dönemimin en zor zamanlarıydı son 3 ay. Hiç kolay olmadı. Özellikle Temmuz ve Ağustos’ta İzmir sıcağında bir de kocaman göbeğinde iki kocaman bebek taşımak inanın hiç kolay olmadı. Artık günlerim çok daha fazla evde geçiyordu hatta babanız olmadan evden çıkmaya çekinir hale gelmiştim. Bunun sebebi ikiz hamileliklerin genelde erken doğumla sonuçlandığını duymamızdan, okumamızdan kaynaklanıyordu. 7. aydan itibaren sürekli “beklemede” bir psikolojiye girmiştim ister istemez. Nereden bilirdim ki sizin oradan çıkmaya hiç ama hiç niyetiniz yokmuş.

Bu dönem bir yandan da hayatımın en yalnız günleriydi. Aslında hala bilgisayar başında işlerimi sürdürüyordum ama bir türlü kafamı toplayıp, konsantre olup yüksek lisans tezimi yazamıyordum. Bütün bunlardan daha zoru karşılaştığım fiziksel sorunlardı. Genel olarak çok sağlıklı bir hamilelik geçirmeme rağmen sıcakların bastırması ve benim evden çıkıp yürüyüş yapamıyor olmam vücudumun fazla su tutmasına yani ödeme sebep olmuştu. Aslında çok su içmek ve ayakları yükseğe kaldırmak bunun tek çözümüydü ama son iki ayda ben yatamıyordum ki ayaklarımı kafamdan yukarıya kaldırayım. Haziran ayından itibaren ben hep yatakta dimdik oturarak uyudum, hep sizi okşayarak ve hep kafamda binbir düşünce ile. Sizin için iyi bir anne olabilecek miydim? Hiç deneyimim yokken aynı anda iki bebekle birden başedebilecek miydim? Ailelerimizden uzak olmamız hayatımızı zorlaştıracaktı, onlar yanımda olmadan nasıl başaracaktım? İşte benim için uykusuz geceler başlamıştı.

Temmuz’da Tolga ve Ines geldiler İzmir’e ve iki gece bizde kaldılar. Her zaman Çeşme’ye veya güneye bir yerlere tatile giden biz benim özel durumum sebebiyle evde geçirdik tüm vaktimizi. Artık araba kullanmam ve seyahat etmem de risk taşıyordu zaten. En güzeli hastaneye ve doktoruma en yakın ve en güvenli yerde olmaktı benim için. Ayın sonuna doğru annem geldi beni görmeye. Aynı zamanda oda mobilyalarınız gelecekti ve odanızı bereber hazırlamak istiyorduk. O ana kadar depo gibi kullandığımız odanız bir anda çok sevimli bir hale büründü, çok keyiflenmiştim.
Küçük ama huzurlu bir odanız olsun istedik

Doktor kontrollerimiz tekrar sıklaşmıştı ve her hafta “her şey yolunda, bekleyeceğiz” diyordu doktorumuz. Ben çok acı çekiyor olmama rağmen hiç sesimi çıkartmıyordum, yeter ki bebeklerimin sağlığı yerinde olsun diye düşünüyordum. Bir de bu günleri yani karnımda olduğunuz günleri özleyeceğimi hissettiğim için sonuna kadar tadını çıkartmaya çalışıyordum.

22 Ağustostaki doktor kontrolümüzde ben artık pes etmek üzere olduğumu hissettim. 37. haftadaydık ve siz neredeyse 3 kiloya yakındınız. Yürümek bile müthiş acı veriyordu artık ama ben şikayet etmiyordum. Durum buyken doktorumuz “Bir 10 gün daha beklesek” dedi. İşte o anda benim gözlerim doldu ve daha fazla bekleyemeyeceğimi anladım. Eğer bebeklerimiz için bir sorun olmayacaksa biraz daha erken olmasını istediğimi söyledim. İşte o gün 29 Ağustos yani bir hafta sonrası için karar verildi.  (Bu arada göbeğimin son halinin fotoğraflarını eklemiyorum buraya çünkü bence dünya henüz buna hazır değil :) 3 kiloluk iki bebek taşıyan bir göbek hayal edin yeter.)
Bu süreçte yaşadığımız en büyük zorluk size isim bulmak oldu aslında. Aylarca isim düşündük, tartıştık babanızla. Listeler hazırladık hem kız hem erkek isimleri için, pek çok defa kesin olmayacakları eledik, başkalarını ekledik, derken son günlere yaklaştık.  İsimlerinize sondan iki gece önce uzun bir gecede karar verdik.  Babanızın anlatımıyla "papalık seçimleri gibiydi", beyaz duman çıkıp karar verilene  kadar kimse masadan kalkmayacaktı.  Nil benim senelerdir kızım olursa diye düşündüğüm isimdi, Tuna ise hem hoşumuza giden hem de Nil ile uyumlu olacağna inandığımız bir isim oldu.

Aynı hafta benim aylardır süren bakıcı arayışım da bir son bulmuştu. Yalnız olduğum için bir yardımcı bulmam şarttı. Pek çok görüşmenin sonunda en son hafta görüştüğüm Şirin ile anlaştık ve sizin doğumunuzdan hemen sonra işe başlamasına karar verdik.

Annem ve babam 27 Ağustos’ta İzmir’e geldiler, aynı gün babanızla 5. evlilik yıldönümümüzdü. Heyecanımız ve sabırsızlığımız gittikçe artıyordu, sizi kollarıma alacağım anı hayal etmeye çalışıyordum ve bir yandan da korkudan ölüyordum. O kadar çok endişe yaşıyordum ki, doğumla ilgili özellikle. Hep normal doğum hayali kurmuşken sezaryen fikri benim gibi bu yaşına kadar bir dikiş bile atılmamış biri için çok korkutucuydu. Bir de manyak olduğum için internetten izlemiştim sezaryen doğum videolarını. Beni en çok geren de epidural uygulanacak olmasıydı.  Tüm bu düşünceler, endişeler ve heyecanlarla son gece geldi çattı. O akşamüzeri babaanneniz, dedeniz, amca ve yengeniz de geldiler. Yasemin bizim için harika bir çikolata sepeti hazırlamıştı.

bebek çikolatalarımız

Herkes çok endişeliydi. Tahmin edersiniz ki ben neredeyse hiç uyumadım ama babanız doğum videonuzda itiraf ettiği gibi mışıl mışıl uyudu.

29 Ağustos sabahı saat 6’da Kent Hastanesi’nde hepimiz hazırdık. Ben endişelerimi kimselere belli etmemeye çalışıyordum. Bir sürü hemşire benden kan aldı, tansiyon ölçtü, bir sürü sorular sordu ve sizin kalp atışlarınızı dinledi. Artık ameliyathaneye gitme vakti gelmişti. O komik ameliyat kıyafetini giyip sedyeye yattığımda birden oradan koşarak kaçmak istediğimi hissettim. Çok fazla değil 1 saat sonra artık 2 çocuk annesi olacaktım ve bundan deli gibi korkuyordum. Az sonra hayattaki en kötü duygulardan birini yaşadım. Sedyeyle asansöre bindirilirken tüm sevdiklerine el sallamak, onların gözlerindeki saklayamadıkları endişeyi görmek çok etkiledi beni.

Ameliyathane’de önce anestezi uzmanı ile tanıştım ve belimden yapılan iğneyi çok az hissettim. Sonra gerekli diğer işlemleri yaptılar ve beni yatırıp hazırladılar. Nihayet doktorum Mitra Hanım’ın sesini duyunca kendimi daha güvende hissettim. Önümdeki perde yüzünden hiç bir şey görmüyordum ama epidural olduğundan bana dokunulduğunu hissediyordum. Aradan çok geçmeden – bana asır gibi gelse de – işte ilk bebek geliyor dedi doktorum. İlk olarak saat 08:21’de Tuna merhaba dedi dünyaya ama ben sadece sesini duyabiliyordum.

Tuna ve Nil - 29 Ağustos 2009 saat 08:21

 Ondan hemen sonra, aynı dakika içinde kızımın da sesini duydum. Nil’im ciyak ciyak ağlıyordu. Bir yandan ameliyathanede neşeli bir şarkı çalıyordu ve ben bebeklerimi bir türlü göremediğim için ağlıyordum. Tuna 3.1 kilo, Nil 2.9 kilo olarak doğdu. Bu ikiz doğum için çok güzel bir şeydi.

Hala sizi görememiştim

Sizi kontrollerden geçirip temizledikten sonra tek tek yanıma getirip öpüp koklamama izin verdiler kısa bir süre ve alıp götürdüler. Ben yaklaşık yarım saat daha ameliyathane’de kaldım ve ne hissedeceğimi bilemez, bitkin ve yüzü gözü ağlamaktan şişmiş bir haldeydim.

Tuna'ma ilk öpücük

Nil'ime ilk öpücük

Nihayet odaya çıkarttıklarında beni koridorda annem, babam ve babanız karşıladı. Hepsi ağlamaklı, hepsi çok mutluydu. Benim tek düşüncem sizi görebilmekti bebeklerim. Odada beni yatağa yatırdılar. Solumda kızım, sağımda oğlum duruyordu minik yataklarının içinde. Herkeste bir fotoğraf çekme heyecanı, bir şaşkınlık ve ben 3 kat polar battaniyenin altında zangır zangır titriyorum. Yarım saat sonra ablam, eniştem ve Gün’üm geldiler uçaktan indikleri gibi. Benim iyi olduğumu gören herkes sizi görmek için yarışıyordu.

İşte artık kucağımdasınız, ne çok bekledik sizi

Perişan ama mutlu bir anne

Teyzeniz, ben ve Nil

Bu kargaşa arasında en sonunda sizi kucağıma alabildim ve hemşirelerin yardımıyla sizi ilk kez emzirdim. O kadar küçüktünüz ki, o kadar güzeldiniz ki. Gözleriniz açık, dünyaya gelmenin şaşkınlığı içindeydiniz ve çok ama çok muhteşemdiniz. Benim ikiz mucizelerim, hoşgeldiniz hayatımıza.

Ve işte asıl her şey böyle başladı...

9 yorum:

  1. Sevgili Işık'cığım,ne güzel anlatmışsın.Biz de o sabahı an be an tekrar yaşadık.Ameliyathaneden senden önce bebekler çlkartılmış ve bebek bakım odasında doktor kontrölünde ilk bakımları yapılıyordu.Hepinizin sağlıkla kurtulduğunuz haberiyle biz iki anneler,babalar,Can,Ufuk,Yasemin sevinç gözyaşlarıyla birbirimize sarılıp ağlaştık.Tanrıya bize bu mutluluğu yaşattığı için şükrettik.Senin dikişlerinin ve bakımının yapılması zaman aldığı için ancak yarım saat kadar sonra sana kavuşsbildik.Tuna ve Nil'i gördüğümüzde mutluluktan hepşmiz büyülenmiş gibiydik.

    YanıtlaSil
  2. fotoğraflara bayıldım çok güzeller :))

    YanıtlaSil
  3. teşekkür ederim, fotoğraftakiler güzel asıl :))

    YanıtlaSil
  4. buna ağladım..ama insanın hayatta başına gelen en güzel şey sanırım annelik,zorluklarıyla olsada..bende kızımı bekliyorum ve o anları yaşadım sanki..tebrik ediyorum..güzel günleriniz olsun .http://mildaylahayat.blogspot.com/.
    sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım sağkıkla gelsin bebeğin ve seni dünyanın en mutlu insanı yapacağından emin olabilirsin. Annelik büyük bir hediye, harika bir serüven. Hamileliği de özlüyorum laf aramızda :) onun da tadını çıkartmanı dilerim.

      Sil
  5. 25 haftalık ikiz bir kız bir erkek bebeğe hamileyim okurken ağladım gerçekten o günler gelmeyecek gibi birde sürekli hastaneye gidip duruyoruz erken doğarlar diye çok panik yapıyorum ne güzel kiloları sağlıkları iyi şekilde doğmuşlar Allah bize de nasip etsin inşallah ben de izmirdeyim ve zor geçiyor ve hamileliğin zorluğu yeni başlıyor yazınız harika iyi ki yazmışsınız saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba, isminizi göremedim ama umarım siz ve bebekler için en güzeli olur. Facebook'ta İkiz Anneleri Kulübü grubum var. Üye olursanız oradan da çok faydalanabilirsiniz. Bana isminizi yazın, üyeliğinizi onaylayayım isterseniz. Sevgiler.

      Sil
  6. Bizde ikiz bekliyoruz inanın okadar güzel anlatöışsınız ki gözyaşlarına boğuldum okurken şuan 6. Ayın içindeyiz inşallah bizde sağlıkla kavuşuruz yavrularımıza.. bizimde bir kız bir erkek ��������

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar güzel :) Nurser hanım, Facebook'ta "İkiz Anneleri Kulübü" adında bir grubumuz var. Oraya da katılabilirsiniz. Umarım her şey gönlünüzce olur. Sağlıkla kucağınıza alın bebeklerinizi.

      Sil