23 Haziran 2010 Çarşamba

Artık Zamanıdır

Çok uzun zamandır gerçekleştirmek istediğim bir şeydi bu blogu hayata geçirmek. Artık zamanıdır ve zaten ancak şimdi zamanıdır bütün o heyecanlar, yorgunluklar, telaşlar ve koşturmaların bir parça durulduğu bu günlerde. Hamilelik sürecim, ev bulma ve taşınma süreci, doğum, bebeklerimi sağlıkla büyütme telaşı ve yarım bıraktığım yüksek lisans tezimi bitirip mezun olma arzum beni geciktiren sebeplerdi. Şimdi artık yazma vakti, kendim için, ailem için, sevdiklerim için, en çok da Tuna ve Nil için.

Her şey 2009 senesinin yılbaşı kutlamalarından sonra başladı. Eşimle çıktığımız harika Viyana gezimizden henüz dönmüştük. Bu gezi orada yaşayan arkadaşlarımızın taşınmasına yardım etmek, noel ve yılbaşını kutlamak üzere planlanmıştı. Çok hareketli bu günlerin ardından hissettiğim aşırı yorgunluğu normal zannetmiştim. Oysa ki o seyahatte yalnız değilmişiz, sonradan anladık. Korka korka alıp eve geldiğim ve ellerim titreyerek yaptığım hamilelik testi pozitif çıkınca olduğum yerde dondum kaldım. Mutluluk, heyecan, korku, endişe ve panik en sonunda yüzümde aptal bir gülümsemeye dönüştü. Hemen eşimi aradım ve “çok heyecanlanma ama sanırım baba oluyorsun” dedim. O da şaşkına döndü çünkü evliliğimizin ilk 3 senesinde çocuk yapmak istememiştik. İstediğimize karar verdlikten sonraki 1.5 sene de hiç bir şey olmayınca artık ümitsizliğe kapılmaya başlamıştık. O gece konuyu sadece canım ablamla ve eniştemle paylaştık çünkü ben kan testi yaptırmadan ikna olmam diye tutturmuştum.

Ertesi gün kan verdim ve sabahın erken saatinden akşam saatlerine kadar sonucu beklemek zorunda kaldım. Sonra sounuçlarım çıktı mı diye telefon ettiğim laboratuvardan telefonu açan kişi “tebrikler, testiniz pozitif!” deyiverdi. Oracıkta, otoparkın ortasında zıp zıp zıplamaya başladım sevinçten ve arkasından gözyaşlarına boğuldum. Sevgilimi aradım ve o da aynı benim gibi tepki verdi. O kadar şaşkın ve mutluyduk ki ikimiz de, akşam eve döndünce ailelerimizi aramaya karar verdik. Herkes çok mutlu oldu tabii ki.

Ama asıl bomba henüz patlamamıştı. Yaklaşık 10 gün sonra doktora gitmeye karar verdik ve beni tüm hamileliğim boyunca bir kez bile yalnız bırakmayan sevgilimle ilk kez ultrason odasına girdik. Çok merak ediyorduk her şey yolunda mı diye. Doktorum daha ekran yeni açılmışken “Size bir süprizim var” dedi. İşte o saniyede monitördeki iki yuvarlağı gördüm ve “İkiz mi?!!” dedim. Doktorumuz gülüyordu, eşim şoktaydı ve gözlerinden anlık bir korku geçtiğini gördüm. Sonradan anladım ki benim sağlığım için endişelenmişti birtanem.

Doktorumuzla bu durumu konuştuk, çift yumurta ikizlerimiz olacaktı ve bu hayatta en çok istediğim şeydi benim.  Klinikten çıktığımızda henüz şoku atlatamamış, sokakta yürüyerek eve doğru ilerlerken ailelerimize haber vermemiz gerektiğini farkettik. Babam aklını oynatıyordu adeta duyduğunda. Ablam ve annem de tabii ve eşimin ailesi de. Bir yandan herkes ikiz hamilelik için endişelenmeye başlamştı. Ben o anda farkettim ki ben hiç endişeli değildim. Sadece ÇOK mutluydum.

İşte her şey böyle başladı.

Bu noktadan başlayarak hamileliğim süresince tuttuğum kayıtları, aklımdakileri, kalbimdekileri, öğrendiklerimi ve etkilendiklerimi paylaşacağım bu blogu hazırlamanın zamanıdır artık. Pek yakında...

4 yorum:

  1. Hani, böyle bir yeteneğin varken bence fotoğrafla desteklemelisin blogunu:)

    Çok keyifle izleyeceğim bir blog daha, ne güzel.
    Şimdiden kolay gelsin Işık.

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Işıl
    Hep hayal edip bir türlü hayata geçiremediğim şeyi sen başarmışsın tebrik ederim.İlk yazında çok duygulu ve etkileyici olmuş.Umarım çocuklarınla birlikte yaşayacağınız hep mutlu ve keyifli anlarınız olsun ve bizde burdan zevkle takip edelim....
    Takipteyiz...:)

    YanıtlaSil
  3. Haklısın Okan ve mutlaka fotoğraf olacak bu blogda hikayelerim çok birikti, fotoğraf arşivi de kabarık :) Tekrar teşekkürler Okan.

    YanıtlaSil
  4. çok eğlenceli bir blog olacağı şimdiden anlaşıldı, tüm çocuklu arkadaşlarıma önerdim bile... merak ve heyecanla takipteyim :)

    YanıtlaSil